
Kul, İnsan köle, Allah’a tam bir teslimiyetle boyun eğen, emir ve yasaklarına titizlikle uyan, isyandan kaçınan insanı belirtir. Bu nedenle öncelikle peygamberlerin niteliğidir. Kur’an’da peygamberlerin niteliklerinden söz edilirken onların kullukları özellikle vurgulanır. Hz. Muhâmmed (s.a.s.) de, “O ki, geceleyin kulunu Mescid-i Haram’dan çevresini bereketli kıldığımız Mescid-i Aksa’ya yürüttü,” (el-İsra, 17/1) ve “O Allah’a hamd olsun ki kuluna kitabı indirdi…” (el-Kehf, 18/1) âyetlerinde olduğu gibi kul olarak anılır. Kulluk insanın varoluş nedenidir. Çünkü Allah insanları ve cinleri kendisine kulluk etmeleri için yaratmıştır (ez-Zariyat, 51/57). Allah’a kulluğun seçilmesi, onun dışındaki tüm varlıklara karşı yapılan bir özgürlük ilanıdır. Bu nedenle kulluk insanı köleleştiren, güç ve yeteneklerini sınırlayan bir nitelik değil, onu diğer tüm varlıkların üstüne çıkaran, onlardan bağımsız kılan bir niteliktir.
Kul ile İlgili Ayetler
Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki sakınasınız.
Bakara suresi 21.ayet
Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: “Biz Allah’a ait (kullar)ız ve şüphesiz O’na dönücüleriz.”
Bakara suresi 156.ayet
De ki: “Size bundan daha hayırlısını bildireyim mi? Korkup sakınanlar için Rablerinin Katında, içinde temelli kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır. Allah, kulları hakkıyla görendir.”
Al-i İmran Suresi, 15. ayet:
Eğer seninle çekişip-tartışırlarsa, de ki: “Ben, bana uyanlarla birlikte, kendimi Allah’a teslim ettim.” Ve kitap verilenlerle ümmilere de ki: “Siz de teslim oldunuz mu?” Eğer teslim oldularsa, gerçekten hidayete ermişlerdir. Fakat yüz çevirdilerse, artık sana düşen yalnızca tebliğ(etmek)dir. Allah, kulları hakkıyla görendir
Al-i İmran Suresi, 20. ayet
Her bir nefsin hayırdan yaptıklarını hazır bulduğu ve her ne kötülük işlediyse onunla kendisi arasında uzak bir mesafe olmasını istediği o günü (düşünün). Allah, sizi Kendisi’nden sakındırır. Allah, kullarına karşı şefkatli olandır.
Al-i İmran Suresi, 30. ayet
De ki: “Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim.” Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahid olun, biz gerçekten Müslümanlarız.”
Al-i İmran Suresi, 64. ayet
Beşerden hiç kimsenin, Allah kendisine kitabı, hükmü ve peygamberliği verdikten, sonra insanlara: “Allah’ı bırakıp bana kulluk edin” deme (hakkı ve yetki)si yoktur. Fakat o, “Öğrettiğiniz ve ders verdiğiniz kitaba göre Rabbaniler olunuz” (deme görevindedir.)
Al-i İmran Suresi, 79. ayet
İşte Rabbiniz olan Allah budur. O’ndan başka İlah yoktur. Herşeyin Yaratıcısı’dır, öyleyse O’na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir.
En’am Suresi, 102. ayet:
Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da tabakalar vardır. İşte Allah, Kendi kullarını bununla tehdit edip-korkutuyor. Ey kullarım öyleyse Benden sakının.
Zümer Suresi, 16. ayet
“İşte size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben de işimi Allah’a bırakıyorum. Şüphesiz Allah, kulları pek iyi görendir.”
Mü’min Suresi, 44. ayet:
De ki: “Bana apaçık belgeler gelince, sizin Allah’tan başka taptıklarınıza kulluk etmekten kesin olarak menedildim ve alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum.”
Mü’min Suresi, 66. ayet
Kul Hakkı ile İlgili Hadisler
“Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyamet günü gelmeden evvel o kimseyle helalleşsin!” (Buhârî, Mezâlim, 10; Rikâk, 48)
Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir gün ashâbına:
“–Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sormuştu. Onlar:
“–Bize göre müflis, parası ve malı olmayan kimsedir” şeklinde cevap verdiler. Bunun üzerine Resûlullah şöyle buyurdu:
“–Şüphesiz ki ümmetimin müflisi şu kimsedir: Kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelir. Fakat şuna sövdüğü, buna zina isnâd ve iftirasında bulunduğu, şunun malını yediği, bunun kanını döktüğü ve şunu dövdüğü için iyiliklerinin sevabı şuna buna verilir. Üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilir ve netîcede Cehenneme atılır.” (Müslim, Birr 59; Tirmizî, Kıyâmet 2; Ahmed, II, 303, 324, 372)
“–Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, bir kişi Allah yolunda öldürülse, sonra diriltilip tekrar öldürülse, sonra diriltilip tekrar öldürülse, üzerinde bir borç varsa, borcu ödeninceye kadar Cennete giremez.” (Nesâî, Büyû, 98/4681)
“Ey insanlar! Kimin üzerine geçmiş bir hak varsa onu hemen ödesin, dünyada rezil rüsvâ olurum diye düşünmesin! İyi biliniz ki; dünya rüsvâlığı âhirettekinin yanında pek hafiftir.” buyurdu. (İbn-i Esîr, el-Kâmil, II, 319; İbn-i Sa’d, II, 255)
Yine Resûl-i Ekrem Efendimiz vefâtından önce ashabına yaptığı son nasihatlerinin bir yerinde şöyle demiştir:
“Nihâyet ben de bir insanım! Aranızdan bazı kimselerin hakları bana geçmiş olabilir! Kimin malından sehven (bilmeyerek) bir şey almışsam, işte malım gelsin alsın!
İyi biliniz ki; benim katımda sizin en önde geleniniz, en sevgili olanınız, varsa hakkını benden alan veya hakkını bana helâl eden kişidir ki, Rabb’ime onun sayesinde helâlleşmiş olarak, gönül hoşluğu ve rahatlığı ile kavuşacağım!
Hiç kimse; «Rasûlullâh’ın kin ve düşmanlık beslemesinden korkarım!» diyemez! İyi biliniz ki; kin ve düşmanlık beslemek, asla benim huyum ve hâlim değildir! Ben aranızda durup bu sözümü tekrarlamaktan kendimi müstağni görmüyorum!” buyurdu.